Tanrı merhametlidir. Bizi koşulsuz bağışlayamaz mı…?

Bir süre önce aşağıdaki e-posta bana gönderildi:

“Sana göre, Tanrı’nın elleri kendi yasalarıyla bağlıdırlar.  Şunu yazıyorsun, ‘Tanrı, kendini inkâr etmek ve kendi yasalarını görmezlikten gelmek hariç, herşeyi yapabilir.’ Neden Yaratıcımız, merhametine böyle bir sınır koysun? Böyle bir yasa verseydi bile, gücü herşeye yettiği için onu hemen bozabilirdi! Günahı cezalandırmadan onu bağışlamaya karar verebilirdi. Böylece koşulsuz bağışlayabilirdi. ”

Tanrı’nın merhameti ve adaleti

Kolu kayıp olan bir adamı hayal edelim: yine de adamdır.  Uzaktan onu gördüğünüz zaman, taslağın bir yanı eksik olduğunu iyi görüyorsunuz. Ama yine de: ‘o bir adamdır’, diyorsunuz.  Doğası, kolu olmadığı için değiştirilmemiştir. Ama, Tanrı için aynı ilke geçerli değildir.  Ondan her hangi bir özelliğini kaldırırsanız, örneğin adaletini kaldırırsanız, ‘bir eksiği olan Tanrı’dır’ diyemeyeceksiniz!  Hayır, tüm varlığı bu eksiklik tarafından etkilenir.

Bunu kavramak, hayati önem  taşıyor. Çünkü çok kolayca Tanrı hakkında yalnış bir fikir uydurabiliriz.  Örneğin, Tanrı’nın merhametini adaletini iptal edecek derece de vurgulamak mümkündür.

Kutsal olduğu için Tanrı, bizi O’ndan ayıran günaha katlanamaz.  Adaletli olduğu için, günahı cezalandırır.

Ademin ve Havva’nın günahından önce Tanrı, günahın cezalandırılacağını ve sonucunun ölüm olacağını buyurmuştur ‘Günahın ücreti ölümdür’.  Tanrı, tövbe  eden kişiyi koşulsuz bağışlıyabilir  mi? Öyle yapsa, ölüm cezası hakkındaki buyruğuna ne olurdu?  Yaratıcımızın, kendi kutsal varlığınla çelişecek bir şekilde kendi verdiği yasasını görmezlikten gelebilme hakkı var mı?  Tanrı’nın sözü değiştirilemez olduğu halde, Tanrı ona sırtını çevirebilir mi? Hükmünü vermiştir. Bu hüküm, yerine getirilmelidir.

Adaletsiz merhamet

Mahkeme salonunda şöyle bir sahneyi hayal ediniz:

Yargıç, kürsüsüne oturmuştur ve önünde soğuğkkanlı cinayetten suçlu bulunan bir adam duruyor.  Kurbanın eşi ve ailesi odada bulunuyor.  Katile ne ceza verilecek? Ölüm cezası mı? Azalma olmayacak üzere, ömür boyu hapis mi? Herkesin ayakta durması rica ediliyor. Suçlunun gözlerine dik bakan yargıç ona şu sözleri söylüyor, ‘Sadaka vermekte sadık olduğunuzu ve sürekli dua ettiğinizi fark ettim.  Ayrıca misafirperver olduğununuzu, her zaman yemeğinizi yabancıyla paylaşmaya hazır olduğunuzu da duydum. Dar bir ölcüyle iyi işleriniz, kötü olanlardan ağır gelmiştir.  Merhamet göstereceğim.  Affedilmişsiniz, serbest gidebilirsiniz.’

Yargıç, tokmağını indiriyor.  Bir çok kişi tepkili ve mahkeme salonu, kızgın bağrışmalarla çınlıyor.

Böyle bir sahne hiç bir zam gerçekte bulunmamıştır.  Terazi, sanığın desteklenmesi için kanıtlarının tartılmasını temsil etmek için kullanılabilir. Ama sanık suçlu bulunduğu zaman, adil bir ceza verilmelidir.  Cinayeti işleyenin iyi işler yapmış olması hiç bir şeyi değiştirmez.  Bunu iyi biliyoruz.

Doğru yargıç

Tanrı, hayal ettiğimiz yargıca benzemiyor.  Hiç bir zaman merhametini sergilemek için adaletini bir yana koymaz.  E-postayı yazan kişinin önerdiği gibi, Tanrı’nın kendi yasalarını görmezlikten gelmek için her şeye yeten gücünü kullandığını önermek, ‘tüm yeryüzünün Yargıcı’nın, yargıladığı günahkârlardan daha az adil olduğunu söylemek anlamına gelecekti.

Tanrı adaletlidir ve adaleti mutlâktır. Ama ayrıca merhametlidir ve merhameti de mutlâktır. Davut Peygamber, bunu Mezmur’da onaylıyor. “ Tahtın adalet ve doğruluk üzerine kurulu, sevgi ve sadakat önünsıra gider.. ” (Mezmur 89a14)

Ama, nasıl bu iki özellik de gerçek olabilir?  İşte bu, Tanrı’nın müjdesidir.  Tanrı, İsa Mesih’te hem adaletini hem de merhametini sergilemiştir.  Ama nasıl?  İzninizle size bir hikâye paylaşacağım.

Viking kralı

Viking kralı hakkında şöyle bir öykü vardır.  Krallığında her şey harikaymış: hırsızlık ve cinayet yokmuş, herkes mutluymuş.  Ama bir gün hazinesinde hırsızlık işlenmiş. Çok değerli şeyleri kapsayan büyük çapta bir hırsızlıkmış.  Önceleri böyle bir şey hiç olmamıştı.  Kim bu hainlik yapabilmiş?  Her yerde aramışlar ama suçluyu bulamamışlar.  Tüm bu süre boyunca hırsızlıklar devam edermiş.  Bu durumdan bıkan kral, nöbetçilerine hırsızı bulmak için, tüm mümkün olan önlemleri almalarını buyurmuş ve hırsızın ölene dek dövülmesine hüküm vermiş.  Bir gün suçlu bulunmuş.  Kim olduğunu hayal ediniz!  Kralın kendi annesi!

Şimdi kral ne yapacaktır?  Bir yandan annesini çok seviyor, ama diğer yandan kral olarak adaleti uygulaması gerekliydir.  İlan ettiği hükmünden dolayı, annesini cezalandırması gerekiyor. O gün gelmiş.  Stadyum çok kalabalıkmış, tüm kent kralın ne yapacağını görmek için gelmiş.  Taçı başındaymış ve tüm kraliyet giyimini giymiş.  Annesi sahneye getirilmiş, bağlanmış, her şey kamçılanma için hazırmış.  Stadyumda ölümcül sessizlik hüküm sürmüş.  Herkes kralın ne yapacağını merak ediyormuş,  Kendi annesinin kamçılanmamasını emredecek miydir?  Ansızın kral en hayret verici ve beklenilmeyen şeyi yapmış.  Ayağa kalkmış, tacını kaldırmış, krallık ceketini çıkarmış ve tacından inmiş.  Annesine doğru gitmiş, onu ellerinde tutmuş ve onu tüm bedeniyle korumuş.  Sonra cellada şu buyruğu vermiş, ‘Beni döv’.  Cellat, onu ölene dek kamçılamış: annesi sağ kalmış ve serbest bırakılmış.  Neden?  Kral onun yerini almıştı.  Onun cezasını çekmişti.

Bu, İsa’nın günahkârlar için ne yaptığı hakkında iyi bir örnektir. O, doğru ve adaletli olan Tanrı, günahlarımı cezalandırmalıdır.  Ama merhametli olduğu için, benim hak ettiğim cezayı kendi çekiyor!  İsa Mesih’te Tanrı’nın adaleti ve merhameti evlenmiştir.  Kralların kralı dünyaya, ‘Seni kurtarmak istiyorum.  Yerine cezayı çekmeye hazırım, senin yaşayabilmen için ben ölmeye hazırım’ sözlerini söylerek gelmiştir.

Yeşaya peygamber şunu yazmıştır: ‘Oysa, bizim isyanlarımız yüzünden onun bedeni deşildi, Bizim suçlarımız yüzünden o eziyet çekti. Esenliğimiz için gerekli olan ceza Ona verildi. Bizler onun yaralarıyla şifa bulduk.  Hepimiz koyun gibi yoldan sapmıştık, Her birimiz kendi yoluna döndü. Yine de RAB hepimizin cezasını ona yükledi.’ (Yeşaya 53: 5-6)

Ne kadar harika bir sevgi !

Viking kralının annesine olan sevgisi, Tanrı’nın yarattığı halk için olan sevgisinden daha büyük olabilir mi? Hayır. ‘Sevginin ne olduğunu Mesih’in bizim için canını vermesinden anlıyoruz.’  ’ (Incil, 1 Yuhanna 3:16)

İtaatınız ve iyi işlerinizle cennete erişmeye çalışıyor musunuz?  Kendinizi dürüst olarak araştırınız!  Gerçekten başaracak mısınız?  Güzel noktalarınızı biriktirmek, iyi şeylerin kötü olanlardan ağır gelmesi için çabalamak, yargı gününde Tanrı’nın sizi nasıl karşılayacağı hakkında güvence veriyor mu? Tanrı, bize günahın gücünden kurtulmak ve adaletli yargısından kaçmak için bir yol yapmıştır.  Cennete giden yol gösterilmiştir.  İsa, cennete gitmenin fiyatını ödemiştir.  Bugün, bize kollarını uzatıyor.  Yüreğiniz taş gibi sertse, size etten bir yürek verecek.  Tutkuların kölesiyseniz, sizi onlardan özgür edecek.  Sadece dış görünüşle ilgileniyorsanız, sizi içten temizleyecek.  Size bugün için kurtuluş, yarın için ise umudu sunuyor.  Sunması, her zaman elde edilemeyecek.  Sizi bugün çağırıyor.

Çağrısına ‘evet’ demeyecek misiniz?